ZAMAN NEDİR
ZAMAN KAVRAMI
Modern ansiklopedi
Vikipediye göre zaman: “Zaman veya vakit, ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem,
uzaysal boyutu olmayan bir süreklilik.” Şeklinde tanımlanır.
Bu konuda
tarih boyunca zeki insanlar kafa yordular. Fizikçiler bir yönüyle felsefeciler
başka bir yönüyle ilgilendi. Biz sadece ölçmekle yani geçen zamanı anlamakla ilgileniyoruz.
Ama yine de bu işin felsefesine dair ilginç bulduğumuz bazı mesajları paylaşmak
isteriz.
Örneğin “Interstellar”
filminde galakside bir gezegende geçen her bir saatin bizim zamanımızda
karşılığının bir yıl olduğu ve gezegene inen insanlar birkaç saat sonra gemiye
döndüğünde gemide bekleyen arkadaşlarının yirmi yıl geçirmesi sadece bir kurgudan
ibaret değildir. Bunun örnekleri kendi galaksimizde de mevcuttur.
Örneğin iki
arkadaşın biri Merkür’e gitse biri dünyada kalsa iki yıl sonra bir araya
gelseler Merkür de kalan yaklaşık 12 yıl yaşamış olurdu. Dünyada 2 yıl geçirmek
Merkür’de 12 yıla denk geldiği söyleniyor. Başka bir örnek daha verelim; mesela
bu iki kardeşten biri bu sefer Neptün’e gitse ve dünyadaki kalan kişi 165 yıl
yaşadıktan sonra bir araya gelseler Neptün’deki arkadaş için bu sadece bir yıl
demektir. Bu hesaplama gezegenlerin hızlarına yani güneş etrafındaki turunu
tamamlama süresine göre hesaplanıyor. İşte zaman ve hız birbiri ile her zaman
bağlantılı değerlendirilmiştir.
Bu konu
Kuranı Kerim ve tefsirlerinde de çok ele alınmıştır. Mesela peygamberimizin Miraç
olayı hakkında bir soru ve cevapta ilginç bir açıklama vardır. Konu kısaca
şöyle Miraçta Peygamberimiz tüm kainatı görmüş Allah’ın huzuruna çıkmış ve bir
anda geri gelmiştir. Normal şartlarda böyle bir yolculuk binlerce yıl sürmesi
gerekmekle beraber birkaç dakikada gitmiş ve gelmiş denilmektedir. Bunun mantıksal
bir açıklaması istendiğinde fizik kuralları ile birlikte şöyle harika bir
örnekleme yapılmıştır.
Evet bu
örnekleme bir saat üzerinden verilmiş bir örnektir. Saatin kadranı dünyanın
yörüngesi genişliğinde. Ve üzerindeki ibreler 10 derece zamanı ölçen çok garip
bir saatten bahsediliyor. Yazının orijinalini istifadenize arz ediyorum.
“Yine hatıra gelir ki, dersin: "Birkaç dakikada binler sene mesafeyi
kat ‘etmek, aklen muhaldir?"
Biz de deriz ki: Sâni'-i
Zülcelal'in san'atında harekât, nihayet derecede muhteliftir. Meselâ: Savtın
sür'atiyle; ziya, elektrik, ruh, hayal sür'atleri ne kadar mütefavit olduğu
malûm. Seyyaratın dahi fennen harekâtı o kadar muhteliftir ki, akıl
hayrettedir. Acaba latîf cismi, urûcda sür'atli olan ulvî ruhuna tâbi' olmuş;
ruh sür'atinde hareketi nasıl akla muhalif görünür? Hem on dakika yatsan, bazı
olur ki bir sene kadar hâlâta maruz olursun. Hattâ bir dakikada insan gördüğü
rü'yayı, onun içinde işittiği sözleri, söylediği kelimatı toplansa, uyanık
âleminde bir gün, belki daha fazla zaman lâzımdır. Demek oluyor ki: Bir zaman-ı
vâhid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne
geçer.
Şu manaya bir temsil ile bak ki:
İnsanın hareketinden, güllenin hareketinden, savttan, ziyadan, elektrikten,
ruhtan, hayalden tezahür eden sür'at-i harekâtta bir mikyas olmak için şöyle
bir saat farzediyoruz ki; o saatta on iğne var. Birisi, saatleri gösterir. Biri
de, ondan altmış defa daha geniş bir dairede dakikayı sayar. Birisi, altmış
defa daha geniş bir daire içinde sâniyeleri; diğeri, yine altmış defa daha
geniş bir dairede sâliseleri ve hâkeza râbiaları, hâmiseleri, sâdise, sâbia,
sâmine, tâsia, tâ âşireleri sayacak gayet muntazam azîm bir dairede birer ibre
farz ediyoruz. Faraza saati sayan ibrenin dairesi, küçük saatimiz kadar olsa;
herhalde âşireleri sayan ibrenin dairesi, arzın medar-ı senevîsi kadar, belki
daha fazla olmak lâzım gelir. Şimdi iki şahıs farzediyoruz: Biri, saati sayan
ibreye binmiş gibi o ibrenin harekâtına göre temaşa ediyor. Diğeri, âşireleri
sayan ibreye binmiş. Bu iki şahsın bir zaman-ı vâhidde müşahede ettikleri eşya;
saatimizle arzın medar-ı senevîsi nisbeti gibi, meşhudatça pekçok farkları
vardır. İşte zaman, (Çünki) harekâtın bir rengi, bir levni yahut bir şeridi
hükmünde olduğundan, harekâtta cari olan bir hüküm, zamanda dahi caridir. İşte
bir saatte meşhudatımız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın
meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu halde; âşire
ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda, o muayyen saatte Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlahîye biner; berk gibi bütün daire-i
mümkinatı kat'edip, acaib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücub noktasına
çıkıp, sohbete müşerref olup, rü'yet-i cemal-i İlahîye mazhar olarak, fermanı
alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir. Sözler - 571”
Çok ilginç
değil mi? İlk paragrafta şu sonuca varmış: “Demek
oluyor ki: Bir zaman-ı vâhid, iki şahsa nispeten, birisine bir gün, birisine de
bir sene hükmüne geçer.” Tek bir zaman dilimi iki farklı şahsa göre birisi
için bir gün diğeri için bir yıl gibi olabiliyormuş.
Biz saatlerle
sadece ortak zamanı ölçebiliriz ama sizin için hayatınızın en uzun günü mü
olacağını veya o günün çabucak geçip gideceğini mi bilemiyoruz.
Sonuç olarak biz saati sadece bir aksesuar olarak görmüyoruz. Zaman denen muammayı ölçmeye yarayan harika makineler olarak görüyor ve öyle değer veriyoruz. Bu değeri işimize yansıttık. Bu nedenle www.essas.com.tr web sitesinde satışa sunulan tüm erkek kol saatleri ve kadın kol saatleri orijinal ve garantili saatlerdir. Beğenmeniz dileğiyle.